5 Şubat 2008 Salı

Yöresel Konuşma dili

Gerçi Şu an bu dil pek konuşulmuyor ama bunlarda gerçekler.



A
Afin tefin : Darma dağın
Aş erme : Hamilelik hali
Arruta : Sevilen küçük kız çocuklarına denir
Arbet aşeret : Acayip
Arıstak : Toprak damın ağaçları
Alıta : İyi görmeyen
Allek : fitne-fesat

B
Barima : Bari
Bele : Böyle
Bastık : Pestil
Bayma : Üşümeden dolayı donacak hale gelme
Bayak : Demin, az önce
Bıldır : Geçen sene
Boyna : Daima
C
Cılğı : İnce kesilmiş bez parçası
Cılbır : Menemen yemeği
Cıncık : Cam kırığı
Cücük : Kuş yavrusu
Cılkıtma : Oyun bozma

Ç
Çinisi : Omuzu
Çemirlenme : işe koyulma
Çömelme : Ayak üstüne yarım oturma
Çapik : Acele
Çapıh : Alkış
Çar-çapik : Çok acele
Çapıt : Bez parçası
Çömçe : Kepçe
Çörrik : Az akan su
Çirçirik : Ağustos böceği
Çörten : Toprak damlarda su akan oluk

D
De-ya : işte orası
Deleme : Topaç
Dışlık : Sıkılma
Dehliz : Üstü kapalı geçit
Deyirmi : Yuvarlak
Dolambaç : Eğri büğrü yol
Densiz : şakacı
Debelenme : yerde Yuvarlanma
E
Elhem : Herhalde
Elpikleme : Tahılı tepirle samandan ayırma işi
Erinme : Üşenme
Eyin-öyün : Baştan savma
Efil-efil : rüzgar esmesi

F
Fırfırı : Fırıldak
Fırt : Yudum
Fenikme : Bunalma

G
Guncik : Dip, kuytu yer
Guzlacı : Doğuracak hayvan
Govik : Huni
Gıjileme : Çığlık atma
Gidişme : Kaşınma
Gangırma : bükmek-eğmek
Gıcıktırma : Kızdırma
Göyünme : Yanmaya yüz tutmuş
Gevende : geveze
Gever : Bahçe sulamalarında taksimat yeri

H
Heleki : İyiki
Hezacı : Hile yapma
Hayma : Bahçelerdeki ağaçtan yapılan gölgelik
Him-hime : Sırt sırta, bitişik
Him : Bina temeli
Hümbek : Yerli bir tür oyun
Hoplama : Atlama
Haftar : Obur
Hakket : Hakikaten
Hârim : Bir işte taciz etme
Hımbıl : Avanak, enayi
Hırma hış : Çok ezilmiş
Hıtap : Pide çeşidi
Hazna : Su biriken yer
Hırtlek : Boğaz içi

I
Iğınma : Bir işi zorlanarak yapma

İ
İleç : Bahis
İçme : Ilıca
İsabet : Nazar değme

K

Kulunç : İki omuz arası
Kakırcama : Bayatlama, bozulma
Kındırik : Ufak tefek
Koruk : Olmamış üzüm
Kırtik : Biraz
Kırcik : Taşla oynanan mahalli bir oyun
Kekeşme : Uyuşma
Kızzılkurt : Beddua
Kurrik : Sıpa
Kantarma : Kemerli yapı
Köme : Yığın

L
Lappıdana : Ortadan konuşma
Lüllük : Musluk
Lülük : bir sıkımlık köfte
Lığlama : Yuvarlanma

M
Manca : Salata
Meyrat : Ölenden kalan işe yaramaz şey
Mıt-mıt : Yavaş-yavaş

N
Nıkıs : Eli sıkı, cimri
Niniyesen : Sana ne
Nezelme : eskime

O
Oğunma : Bayılma
Onart : Doğru

Ö
Össeat : Anında
Örgetleme : aklını çelme
Özü baymak : acımak
Ökünme : Taklit etme

P
Pallikleme : Elle yoklama
Peçel : Beceriksiz, sakar
Pezzik : sebzenin nazik kısmı


S
Sırpıncak : Kaygan
Soyha : kirli üst-baş
Surha : Angarya
Sasımış : bozulmuş, kokmuş

Ş
Şapşak : Su kabı
Şuka : Pestilin katlanmış şekli
Şakuka : Yabani süslü kabak
Şörük : Tükürük
Şibik : Göz çapağı

U
Uşak : Çocuk
Urğun urğun : Gizli gizli

Ü
Üleş : Leş


Y
Yunma : Yıkanma
Yetmeti : Minder
Yampeş : Yan-yan yürüyen
Yarendik : Latife

Z
Zırtapoz: işsizgüçsüz - başıboş
Zumzuk : Yumruk
Zaar : Herhalde
Zaklanma : Alaya alma
Zağal : Tembel
Zıpır : Görgüsüz, kaba,cahil
Zoppik : Çıkıntı

İŞTE AŞŞAĞIŞEHER


Bu siteyi öylesine buldum ancak amacım Battalgaziden olup bitenleri sizlerle paylaşmak olacak.Battalgazi (Eskimalatya) Malatya'nın eski yerleşim yeri olup cennet gibi bir köşedir.Malatya ya uzaklığı 8 km olmasına karşın şu anda merkezle birleşmiş sayılır.Çok güzel bir doğaya sahip olan ilçemiz aynı zamanda tarihi ve turistik zenginliklere sahiptir.Eski Malatya, eski çağlardan beri Anadolu ve Ortadoğu'nun geçit veren kavşak noktasındadır. Doğuda en eski ulaşım yolu Sivas üzerinden Erzurum'a, oradan da Kafkasya'ya kadar uzanan yoldur. Buna, Karasu-Aras yolu da diyebiliriz. Güneydoğu' ya, Diyarbakır üzerinden Mezopotamya' ya uzanan yol önemlidir. Doğuya doğru Murat, Karasu-Van Gölü diğer tabii önemli bir yoldur. Diğer önemli bir yol ise Güney'den gelip Eski Malatya 'da düğümlenen Kahramanmaraş arasında Torosların çok kesif göründükleri bir sahada, akış yönleri farklı vadilerin takip ettiği tabii bir koridor boyunca uzanmaktadır.
Yollar, Eski Malatya'da birleşerek kuzeyde Kafkasya'ya, güneye de Çukurova Mezopotamya ve Suriye'ye, doğuda İran ve uzak doğuya kadar (ipek yolu olarak ta bilinen.) uzanmaktadır. Bu yollar, Akad İmparatoru Sargon zamanından beri işlemekteydi. Hititliler zamanında işlemekte olan bu yoldan Hitit Krallarının geçerek Anadolu üzerindeki devletlerle savaştığı bilinmektedir. Hitit Kralı Şuppililiuma'nın bu yoldan geçerek Aşağı Fırat boylarına indiği, dolayısıyla Eski Malatya civarında Fırat nehrini geçtiği kaynaklarca belgelenmektedir. Bu yolun Kayseri-Kültepe'den başlayarak, Gürün-Darende- Eski Malatya -Samsat üzerinden Urfa'ya vardığı buradan da ikiye ayrılarak Gargamış ve Halep'e, diğerinin de Nusaybin üzerinden doğuya Asur ve Babil'e gittiği tahmin edilmektedir. Mezopotamya ile Anadolu arasındaki ticaret ve kültür alışverişinin bu yol üzerinden yapılması, Eski Malatya tarihi ve kültürel önemini artırmıştır.
Antik çağlarda kullanılan yolların yanında, Roma döneminde ticaretle sınırların korunması amacıyla yeni yol yapımına geçilmiştir. Eski Malatya 'nın büyük bir askeri merkez olması sebebiyle Romalılar askeri ve ticari amaçla kullanılan yollarını Eski Malatya 'dan geçirmişlerdir. Bu durumu, yol kenarlarına dikilen mil taşları doğrulamaktadır.
Bizans İmparatorluğu da Roma yollarını aynı amaçla kullanmıştır. Araplar, Bizans topraklarına yaptıkları akınlardan sonra geri çekilirken Kommagene ile Eski Malatya arasındaki geçitten faydalanmışlardır. Türkler ise Fırat Nehri'ni Eski Malatya yakınlarında aşarak Orta Anadolu'ya ulaşmışlardır.
Coğrafi konum itibariyle tabii yol üzerinde olan Malatya ön tarihin Paleolitik çağa kadar indiği, Ansır (buzluk) ve İnderesi mevkiinde bulunan mağaralardan anlaşılmıştır. 1979 yılında başlayan Karakaya Baraj Gölü kurtarma kazıları kapsamındaki İzollu mevkii Cafer Höyükte yapılan kazılarda, o yöre insanının Paleolitik mağaralardan çıkıp ilk defa ovada tarım ve hayvancılıkla uğraştıkları ve yerleşik köy hayatına başladıkları anlaşılmıştır. Cafer Höyük kazılarıyla, Eski Malatya ve çevresinin M.Ö. 7000 yılında İskâna başladığı anlaşılmaktadır.
1979-1986 yılları arasında kazıları sürdürülen Pirot-Caferhöyük çalışmaları sonucu dünyanın ilk heykel örneği sayılan, beyaz kireç taşından yapılmış figürler M.Ö. 7000 yılına tarihlenmektedir. Kazı sonrası gün ışığına çıkarılan bu eserler halen Malatya müzesinde sergilenmektedir. Tarih kronolojisi'ni takip ettiğimizde, yörenin ana seramiği tek renk olup, ateşle az pişirilmiş koyu astarlıdır. Hassuna boyalı seramik örneklerine Aslantepe, Değirmentepe, İsahöyük ve Fırıncıhöyük'te rastlanmaktadır. Aslantepe ve Değirmentepe kazıları, bölgedeki yerleşimin M.Ö. 5000-3000 yılları arasında Kalkolitik çağda devam ettiğini göstermektedir.
Değirmentepe ve Aslantepe'de çok sayıda taştan ve pişmiş topraktan damga mühürleri ile pişmemiş toprak mühür baskıları bu yörelerin önemli bir ticaret merkezi olduğunu belgelemektedir. Anadolu ile olduğu gibi, Kuzey Mezopotamya ve Suriye ile de Fırat nehri yolu ile ticaret bu dönemde yapılmıştır. M.Ö. 3000 yılında Eski Malatya yöresinde seramik genellikle elle yapılmış, hamuruna ince kum karıştırılmış siyah astarlıdır. Bu seramik örneklerine; Aslantepe, Hasırcı, Fırıncıhöyük, Karahöyük, İsahöyük, Morhamam, Kösehöyük, İmamoğlu, Değirmentepe, Köşgerbaba, ve Pirothöyük'te rastlanmıştır. Eski tunç II. döneminde, M.Ö. 2500 yıllarında başlayan seramik örneklerine yörede yer yer rastlanmıştır.
Eski tunç III. evrelerine ait elle yapılan, ateşle pişirilen seramikler Malatya bölgesinde çoğunlukla deve tüyü renkli olup, üzerindeki süsler geniş bantlar şeklinde desenlerle kaplıdır. Bu örneklere Aslantepe, Değirmentepe ve Pirothöyük'te rastlanmıştır. M.Ö. 3200 yıllarına tarihlenen tapınak, Aslantepe kazılarıyla 1992 yılında gün ışığına çıkarılmış, bölgenin önemli bir dini ve kültür merkezi konumunda, Mezopotamya Kültürü ile çağdaş ve hatta Anadolu'nun ilk tapınak örneklerinden olarak tarih ve arkeolojiye ışık tutmaktadır.