5 Kasım 2009 Perşembe

BATTALGAZİNİN YURDU



Malatya; Orta Asya, Orta Doğu, Mezopotamya’dan gelen ticari yolların kesiştiği noktada olması ve batıya geçit veren konumu sebebiyle, tarihin her döneminde stratejik bir önem taşımıştır. Tarihî İpek Yolu ve Kral Yolu’nun bir kolu, Malatya’dan geçiyor. Milattan önce 2. asra kadar, bugünkü Orduzu Beldesi’ndeki Aslan Tepe’de bulunan şehir; bu tarihten sonra günümüzde Battal Gazi ilçesi olarak bilinen ve halkın Eski Malatya dedikleri yere taşınmış.1838 yılına kadar Eski Malatya’da ikamet eden Malatyalılar; bu tarihte Hafız Paşa’nın ordu karargâhını Malatya’da kurmasıyla şehri terk etmiş, o dönem Aspuzu olarak adlandırılan, yazlık evlerin bulunduğu bugünkü Malatya’ya taşınmışlar.
BAĞ VE BAHÇELİK...Bir düzlükte bulunan Battalgazi ilçesinde arazilerin çoğu sulanabiliyor. Etraf bağ ve bahçelik... İlçenin yakınında Karakaya Barajı bulunuyor.Kervansaray, kümbet, kale ve camileriyle tarihî eser zengini olan Malatya; tabii güzellikleri ve yöresel tatlarıyla da dikkat çekiyorMalatya bu mevsimde de kayısı rengine, sarıya bürünmüş. Sonbaharın bütün güzellikleri kayısı bahçelerinde görülüyor, kayısı bahçeleriyle donatılmış ova sapsarı... Şehir, 1838 yılında şimdi Battal Gazi denilen Eski Malatya’dan, şimdiki yerine taşınmış. Bakımlı, güzel bir şehir. Gittikçe bölgenin cazibe merkezi olan, Malatya dünyaya da açılmış. Turist kafileleri gelip gidiyor... Eski Malatya’yı, kahramanlıkları asırlardır dilden dile dolaşan efsane kahraman ‘Battal Gazi’yi daha iyi öğrenmek için, 10 kilometrelik mesafede bulunan Battalgazi ilçesine gidiyoruz. Battalgazi bir düzlükte. İlçenin doğusunda Fırat üzerinde kurulmuş Karakaya baraj gölü bulunmakta. Arazilerin çoğu sulanabiliyor. Etraf bağ ve bahçelik.KORUMAYA ALINMIŞEski Malatya tarihî eserlerle dolu; çoğu kısmı SİT alanı ilan edilmiş, korumaya alınmış. ‘Battal Gazi’, Malatya Serdarı Hüseyin Gazi’nin oğludur. Namı, kahramanlıkları asırlardır dilden dile dolaşan, destanlaşan ‘Battal Gazi’, Malatya’ya Serdar olur. İslamiyeti yaymak için hayatı savaşlarda geçer. Mertliğin, yiğitliğin sembolü olur. İsmi bile dosta güven, düşmana korku salar. 740 senesinde Müslümanlar ile Bizanslılar arasında, Afyonkarahisar civarında yapılan savaşta şehit düşen ‘Battal Gazi’, Seyitgazi ilçesindeki türbesinde medfundur. ‘Battal Gazi’den bir iz bulmak için sorup soruşturduk; annesinin evi olduğu söylenen, bahçeler arasındaki bir yıkıntı gösterildi. Battalgazi Belediye Başkanı’nın, bu hatırayı canlı tutmak için gerekeni yapacağını söyleyince rahatladık.CAMİLER, TÜRBELER...Battalgazi’de bulunan Ulucami’ye yöneliyoruz. Selçuklu Hükümdarı Alaattin Keykubat zamanında, 1224 yılında yapılmış cami, İran’daki Selçuklu camilerinin, Anadolu’daki anıtsal bir örneği. Mihrap önü kubbe yapısı ve çini süslemeleriyle muhteşem bir eser. Restorasyonu yapılmakta olan Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı şimdiden göz kamaştırıcı. Emir Ömer Türbesi, Sıddı Zeynep Kümbeti, Kanlı Kümbet, sur kalıntıları ve diğer tarihî eserleri ile birlikte tam bir açıkhava müzesi olan Battalgazi’de, Belediye Başkanı Selahattin Gürkan’ın gayretlerine şahit oluyoruz...MÜSTESNA BİR ŞEHİRSon olarak belediyenin sosyal tesislerinin çatısından bu tarihî ilçeye, bahçelerle kaplı sarı ovaya ve Karakaya Barajı’na bakıp ayrılıyoruz... Malatya’nın 6 kilometre kuzeydoğusunda Orduzu beldesinde bulunan Aslantepe Höyüğü, şehrin ilk yerleşim yeridir. 6 bin yıl önce burada bir şehir devletinin kurulduğu anlaşılmaktadır. Yusuf Ziya Paşa, Çarşı, Yeni Cami gibi camileri, tarihi eserleri; Akçadağ, Arguvan, Arapgir, Battalgazi, Darende, Doğanşehir, Doğanyol, Hekimhan, Kale, Kuluncak, Pütürge, Yazıhan, Yeşilyurt gibi birbirinden güzel ilçeleri; baraj ve mesire yerleri ile Malatya, ülkemizin müstesna bir ilidir.

6 Ekim 2009 Salı

AŞHAN ANANIN ÇAĞASINA MEKTUBU
Gadan alır,gözünü yerim.Biz seni çoh ösgedik,sen bizi heder ettin.Bu mektupta sana çoh sözüm var bizim peg'in bitişiğindeki peg'in sahabısı hozzik Şaben papur yolunda ganereye giderken tomofile çarpmış,yere debelenmiş,arnının çatına daş girmiş.Oğlu heyirsiz Mahmıt landoynan eve getirmiş,mabeyine döşek serip Şabeni uzatmışlar.Duz çevirdiler,gurşun tökdürdüler,hah ölür dedi ama dert bile yapışmadı Şabene.Evveli gün aminle bi godafa mişmiş dutup Şabeni sormaya gettik.Şaben yerde debelenirken sakkosu yırtılmış,gopçaları tökülmüştü.Sakkosunu yudum gopçalarını tikdim,cıncılı gibi ettim...Şabenin canı marhuta,pıtpıt,isot gızartması istiymiş,yapdım,yedirdim ama hora geçdiğini de zannetmiyim...Çağam boynumdan bi hap bozdurdum,gardaşın bana bi gözel zıbınlıh aldı,günecenin altında sındıynan kestim,biçtim,tikdim sındıkçıya goydum,alem çatladı...Çağam hıznada şare gavururken,gakırdah tenekesini açık unutmuşum,içine sıçan düşmüş,bi teneke gakırdah efin tefin oldu getti.Geçenlerde bacıngil bize gelmişdi.¤¤¤¤¤¤n ufak oğlan çapa çapa daşlığa girdi, sırptı,sırtı guylu yere çahaldı,¤¤¤¤¤¤n aklı gitti,çağa gorhudan ağlıya ağlıya çıtladı.Neysemki dedenin göncüğünde acık gızamığ şekeri varmış.Verdi de çağanın sesi kesildi.Bi daha da sırpıncah yerde çapmak neymiş,örgendi...Çağam dünegün guymah yapmışdım,İrecep bunu severdi dedim,boğazımdan geçmedi.Bıldır aldığımız tavuğun altına on yumurta goyup pinde gurka yatırdım.Bi sürü cücügümüz oldu,görsen aklın çıhar.Çağam dün gece böyükanan ayak yoluna giderken,pisiğin manuğu damın ayahcağından üsdüne hoplamış,gorhudan böyükanan altına gaçırmış,bu sabah tumanını yıhadım,tuman nezelmiş,iler tutar yeri galmamış,liyme liyme oldu elimde kaldı.Gel şimdi böyükanana laf anlat.Bizim sarı inekte guzuladı guzulayacak.İzin alır da gelirsen ağuz yemeğe yetişirsin işallah,havalar çoh gözelleşti,çigdem eşkın pepeguş çıhtı.Bu hafta dağa kenger toplamaya gidecem.Çağam sana gız bahmaya başladık.Geçenlerde Çarmuzu'da iyi biri var dediler,iki kök nahna alma mahanasıynan gidip gızı gördük.Gızı şöyle bi çala gördüm,boyu posu eyi de azıcığ zayıf.Yengen hamamda görmüş "vallah bacım bedürük gibi gız,acıh tavlanırsa köşe yastığı gibi olur." dedi ama,biliysinki yengeninde bi sözü bi sözünü tutmaz.Acığ daha düşünek hele...Güççük bacın İmmihan'a şerbet içecektik.Yanıyumruların Hınız Azzet gelip nişanı attıklarını söyledi.Dert yapışasıcalar,torpağıma gidesiceler,pegine pancar ekilip gözüne Maraş gatranı çekilesiceler,gidip gızımı kesmişler.Gızımın elinden iş gelmezmiş de,gözel değilmiş de...Bi sürü laf...Gızımın ay gibi yüzü,ceylan gibi gözü bedürük gibi golları var.Yanağları gelelli elması gibi yanıyı...Çağam biliymisin.Bacın yigirmiyedi çeşit küfte mi yapmıyı,mişmiş mi yarmıyı,bulgur mu gaynatmıyı,inek mi sağmıyı,tut mu toplamıyı,bastıh mı sermiyi,degirmana mı gahmıyı?...Yerişip yetmeyesiciler,bu kadar yalanı nasıl uydurmuşlar.Kahtalı Abuzer,Besnili Vakkas,Antepli Ökkeş,Aşağışeherli Hacıbayram,Çırmıhtılı Ali Seydi,Çarmuzulu Vahap,Adafılı Yakup azmı istediler ¤¤¤¤¤¤ da vermedik.Bu Cumaliye de pavruka da çalışıyı,gız uzağa getmesin diye verimkar olduğ,Onu da gözleri götürmedi,gidip gızımı kesdiler torpah başlarına,heç de almasınlar gızımı,onu mu dert edecem.Benim gızım Gediklilere layık Allah'ıma şükür.Hepsine dert yapışsın,iki gözleri bi delikten çıhar da sesleri Gorucuk dan gelir işşallah...Kesdane kebab,acele cevap!ANAN AŞHAN

17 Eylül 2009 Perşembe

MALATYAMIZ


MALATYA

Şimdi nerde o şehir, o yeşillik, o bahçe ?

Gölgelere aşina ergi bürgü sokaklar

Hani nerde gaysıya mişmiş diyen ihtiyar ?

Samud anuh nerede ? Şimdi nerde o lehçe ?



Yeşildi memleketim, her mevsim perde perde

“Güz” nerede ? “bıldır”dan gar kalırdı kuyuda,

“Hayfene” unutuldu, nerde “pıtpıt” “marhuta” ?

“Pilo” “küfte” nerede ? “bibi” “ami” nerede ?



Suya dökülen dallar, dere nerde ah şimdi

Binbir çeşit güllerle “havlu” nerede kaldı ?

Suyu çeken çıyrığın sesi mazide kaldı

Kuzu meler, kuş öter, nerde o bağlar şimdi ?



Asfalt yol, beton evler, araba binbir çeşit

Nerde payton nerde at, bulgura dam nerede ?

Ruhumuz serinlerdi, değirmenler nerede ?

Söyleyen beri gelsin, Mısrî’den iki beyit



Düzen bitişik imiş “gat”a verdik arsayı,

Parsa’yı eller aldı sıkıştık iki göze

Doğrusundan vazgeçtik, hasretim ergi söze,

Kıbti soylu kesilmiş, ara “beğ”nen ağayı.



Kurnada kol gibi su, nerde hamam halveti ?

Sıhhı banyolar çıktı, kürün, külhan nerede ?

Kınalıydı koyunlar, masad kurban nerede ?

Nerde diz boyu garın yağmurun bereketi ?



Mecidiye hesabı saf gümüştendi para,

Hani nacar, hani köşger ; ganere nerde kaldı ?

Doğru dartan satıcı, ayda yıldızda kaldı,

Nerde Şeytan Pazarı, gabaralı kundura ?



O bizim dünyamızdı, bu da sizin dünyanız,

Hasan dayı nerede, Hadce bacı nerede ?

Kaçak tütün nerede, kavlı çakmak nerede ?

Bizimki bize kalsın, Sizin olsun dünyanız.



Sarı kurdelem sarı, kırık plakta kaldı,

-Komşu komşuya muhtaç- o da kitabda kaldı.

Bekle Adnan’ım bekle, -Mihr-i varak’tan vefa,

Nerde dost, nerde yaran, ihvan nerede kaldı ? …






MALATYA
Anıyorsun o yeşil, o güzel bahçeleri,

Soruyorsun nerede güzelim lehçeleri ?

Bulamazsın “gaysı”ya -mişmiş- diyen yaşlıyı,

Unut artık, tez unut ; öyle, yaşlı başlıyı.



“Samud”, “anuh”, “isot” da bak tarihe karıştı.

O güzelim lehçemiz ümit veren yarıştı.

“Pılo”, “küfte”, “ami”yi zannetme bu sel aldı,

“Pilav”, “köfte” ve “amca” olup bizlere kaldı.



Ne dal sarkacak “dere”, ne de “çıyrıklı kuyu”,

Mısrî’yi unut gayri, sen de nennisiz uyu.

Hayâl oldu “paytonlar, “taş arabası”, “vurgun”,

Üzülmeyi bırakıp, seyreyle durgun durgun.



Teyze oldu halamız, hala oldu “bibi”miz,

Tezce uyum gösterdik, bu belâya hepimiz.

“Bıldır”-geçen yıl- oldu, “sonbahar”sa bizim “güz”,

“Pıtpıt”a, “marhuta”ya kaldı mı ki bizde yüz.



“Köşker”i ve “nacar”ı , “ganere”yi arama,

Sana neydi birader, dokundun bu yarama.

Kırık plâkta bile kalmadı bir türkümüz,

Onlara kavuşmaktır önde gelen ülkümüz.



Asfalt yol, beton bina sırtımızda yük sanki,

“Sırğıt” sesine bile hasret kaldık inan ki.

“Öskemişiz”, bilmezler, -ağaçlık çamur yolu-,

Anıyoruz bunları, içimiz dolu dolu.



Doğru sözden vazgeçmiş ; hasretsin “ergi söz”e,

Ne kadar da bağlısın benliğindeki “öz”e.

Gitti o yeşillikler, döndü birer hazâna,

Dertlerimiz pek sığmaz, koysan “teşd”e, “gazan”a.



Avunuruz günlerce, eskiyi ederek yad,

Arş-ı âlâya çıkar, içimizdeki feryad.

Düşündükçe mutlaka, -gam- olur kederimiz.

Artık anlamalıyız… Bu, bizim kaderimiz.



Hamama gitmez olduk, evimiz oldu hamam,

Sıhhî banyolar çıktı, işimiz oldu tamam.

Bu yıl yağmur ve “gar”la hasreti giderince,

Belki de düşünmeyiz, bunları ince ince.



“Havlu”ya hasret kaldık, çatı oldu “dam”ımız,

“Ergi ceget” düz oldu, arttı bizim gamımız.

“Hayfene” kurmak için, kalmadı bir açık yer,

“Sülü-deynek” oynasak, el-âlem bize ne der ?



“Hollik” oynayamayız, bulamayız tablı taş,

“Horhop”u bir duysalar, zannederlerki savaş.

“Hombeg” oynayamayız, geçti artık yaşımız,

Bugün sona ermiştir, inan ki savaşımız.



Hasan Dayı kaybolmuş, yok olmuş Hatce Bacı,

Anılarımda olur, hepsi başımın tacı.

Kavlı çakmak özlemim ; hasretim “kaçak tütün”,

Unuttuk mu sanırsın, bunları bütün bütün ?



Ne kadar zaman geçti, neler oldu aradan ?

Musibeti bizlere, lâyık gördü Yaradan.

Demek ki lâyıkmışız bütün bunlara bizler,

Zaman geçer silinir, bizden de kalan izler.



“Komşu komşuya muhtaç”, artık değilmiş bugün.

“Yaran”, “ihvan” kayboldu, namertler etsin düğün…

“Mihr-i varak”ı unut, vefa bekleme ondan,

“Selâmlar olsun sana”, -Aziz Kardeşim Adnan-.

29 Haziran 2009 Pazartesi

BATTALGAZİ RESİMLERİ
















Yedigözönü














Tandır ekmeği yapan aşağışeherli






















Mihrap
























Kırkardeşler Mezarlığı
















Hasan Basri Türbasi















Karakaya Barajından Görünüm














Karakaya Barajından Görünüm














Kırkkardeşler Mezarlığı











Meydanbaşı Nefise Hatun Kümbeti










Akminare












Silahtar Mustafapaşa Kervansarayı













Akminare












Hasan Basri türbesi














Battalgazi eski sokaklar














Fırat Demiryolu köprüsü


















Battalgazi

















Kırkardeşler Mezarlığı

















İki kaya Sıptırız kapısı girişi





Battalgazi İlçemizin Tarihi ve Turistik Yerleri